3 Şubat 2011 Perşembe

24 saatte İzmir

1 Şubat Öğleden sonra yola çıktık. THY tarifeli seferleri ile İzmir hakikaten şurası :) Şans olsa gerek kış ortasında çok güzel hava vardı. Pırıl pırıl güneş ve masmavi gökyüzü. Havaalanı sonrası uzun bir taksi yolculuğu akabinde otele ulaştık. İşleri organize ettik ve dinlendik.
2 Şubat sabahı temiz gökyüzü, biraz imbat ve ışıl ışıl bir güne uyandık. Güzel bir kahvaltı arkasından Cumhuriyet meydanı, Atatürk anıtı önünden batıya doğru yürüdük. Bu noktadan doğuya yöneldiğinizde meşhur "Kordon boyu" kaşınızda kalır. Çok güzel bir yürüyüş alanı olsada biz batıya dönmeyi tercih ettik. Konak vapur iskelesinin önünden geçerek Mustafa Kemal Sahil Bulvarı kıyısı boyunca yürüdük. Bulvar çok güzel yapılmış, oldukça medeni bir yürüyüş güzergahı. Fotoğrafta iskeleden kalkan bir vapur görünmekte. Vapur iskelesinin karşısında İzmir'in simgelerinden biri haline gelmiş İzmir saat kulesini görebilirsiniz. Bu yürüyüş sonrasında otele döndüm ve hep herkesin "gitme çok tehlikeli" dediği Kadife Kale'ye mahalle aralarında yürüyerek gitmeye karar verdim. Otelin yanındaki caddeden güneye doğru yürümeye başladım. Epey yürüdükten sonra dar bir sokaktan mahalle aralarına girdim. Sahil boyunca gördüğüm İzmir'den farklı bir İzmir ile karşılaştım. Kadife kaleye doğru yürümeye devam ettikçe daha dar ve düzensiz yerleşik sokaklarda ilerledim. "İzmir Agora"sı kazı alanının arkasındaki dar sokaklardan yoluma devam ettim. Oraya kadar giderseniz İzmir Agora'sını mutlaka ziyaret edin. Cumhuriyetimizin ilk kazı alanlarından biri.

-Kısaca İzmir Agorası-
İzmir Agorası, MÖ. 4 yy’da antik Smyrna Kenti’nin taşındığı Pagos (Kadifekale)’un kuzey yamacında kuruludur. Dönemin önemli kamu binalarıyla çevrilmiş olan bu yapı kentin devlet agorasıdır. Günümüzde, yaşayan bir kentin içinde bulunması özelliği ve büyüklüğüyle dünyada eşine az rastlanan önemli bir yapıttır. Detaylı bilgi için tıklayın

Bu güzergahta ilerledikçe yıkık dökük gecekondular arasından ilerledim. Bir çok gecekondu belediye tarafından yıkılmış ve bu gecekondu mahalleleri kaldırılmaya başlanmış. Şehrin dışında bir yerleşim yeri kurulmuş. Mağdur edilmediklerini öğrendim. Yıllar önce Ordu, Akkuş ilcesinin köylerinde yürürken hissettiğim duyguyu hissettim. Yarım saat önce kordonda medeniyetin zirvesindeydim, şimdi cumhuriyet dönemi Türkiye'sinde, kaldırımsız, yıkık dökük sokakta ilerliyordum. Gecekondu aralarından muhteşem İzmir körfezi görünüyordu. İnsanlar bana bakıyorlar hatta zaman zaman "Kimsin?" "Burada ne yapıyorsun?" "Polis misin?" gibi sorularla durduruyorlardı. Sadece bu ilkenin vatandaşı olduğumu söyledim her defasında. Sohbet edip yoluma devam ettim. Ayrıştırılmış insanlar, üzüldüm. Oysa hepsi bir parça medeniyet için yerlerini yurtlarını bırakıp buralara gelmiş insanlar. Bir parça medeniyet ve özgürlük için.

Kadife Kaleye ulaştım. Kaleden İzmir panoraması aşağıdaki gibi görünüyor. Kale halka açık, mesire yeri gibi kullanılıyor.

İzmir Körfezi’ne hâkim, şehrin güneyinde bulunan 186 m. yüksekliğindeki Pagos Dağı eteklerinde bir tepe üzerinde bulunan kale ilk defa MÖ.334 yılında Anadolu’yu Pers egemenliğinden kurtaran Makedonya Kralı Büyük İskender’in (MÖ. 356–323) isteği ile yapılmış. Kadifekale’den günümüze yalnızca kalenin batısındaki beş kulesi ile güneyindeki duvarlarından bir bölümü ayakta durmakta. Kalenin bunun dışında kalan doğu ve kuzey kısımları tamamen yıkılmış. Kale içerisinde ise bir dehliz ve bir de su sarnıcı kalıntısı görülmektedir.

Sarnıç moloz taş ve tuğladan yapılmış. Üzeri toprak dolgu olan sarnıcın içerisi birbirleri ile tuğladan yuvarlak kemerli payelerle bölümlere ayrılmış. Yapılan kazılar sonucunda sarnıcın bütünü iyi bir durumda ortaya çıkarılmış. Surlara üzerinden İzmir'i tepeden izlemek keyifli. Deneyimlemenizi öneririm.



Birkaç Fotoğraf:




















Kaleden ayrılıp Basmane Gar'a doğru yola koyuldum. Yine dar gecekondu sokakları arasından körfeze doğru ilerlemeye başladım. Düzensiz ve karışık sokaklardan birine yol sormadan ilerlemeniz olanaksız. Bende yol sora sora ilerledim. İnsanların meraklı bakışları hep üzerimdeydi. Rahatsız olmadım. Nihayet Basmane Gar binasına ulaştım.

Bu eski bina:Ünlü Fransız mimar Eiffel tarafından klasist tarzda tasarlanmış, Regie Generale adlı Fransız firma tarafından 1876 yılında inşa edildimiş. Bu bina yine aynı tarihlerde inşa edilen Fransa’da Lyon Gar binasının bir ikizi. Kesme taştan dikdörtgen planlı gar binasının orta bölümü üç katlı olup, burası istasyonun ana salonudur. Yapının üzeri kırma çatı ile örtülmüş, iki kenarın ortasına da, düz cephe görünümüne hareketlilik getiren üçgen alınlıklar yer alıyor. 1922’de büyük İzmir yangınında Basmane Garı da büyük hasar görmüş ve 1926 yılı sonrasında TCDD’nin kurulması ile onarımdan geçirilmiş.
Tren ile Adnan Menderes Havalimanına ulaştım. Ve İstanbul








Hiç yorum yok: